30 Nisan 2011 Cumartesi

"Amacım Yalnızca 'Temsil Etmek' Değil"




BDP ve 17 demokrat, sol ve sosyalist grubun desteklediği, “Emek, Özgürlük Demokrasi Bloğu”nun Muğla Bağımsız adayı Şehbal Şenyurt Arınlı: “Doğrunun yalnızca kendi doğrularımız olmadığını anlayarak, başkalarının da gerçeklerini, doğrularını oraya taşımak çok önemli. Daha da önemlisi bunun meclise taşınabileceğini göstermek...”


Sevgili Şehbal benim arkadaşım. Onun kampanyasına destek olmak üzere onun yanındayım.
Bilebildiğim, yapabildiğim ne varsa ona katkıda bulunmak üzere yanına geldim. Bu işlere çok meraklı birisi olmadığını biliyorum. Bilenler bilir benim de “temsil”le, “meclis”le,”seçim”le pek bir ilgim, ilişkim yok. Dahası %10 barajı gibi bu orandan daha az sayıda insan tarafından benimsenen düşüncelerin temsil edilmediği, hadi daha doğrudan söyleyeyim yok sayıldığı bir “temsil” sistemiyle benim ilgim olamaz. Bunu kabul edip, bu kurallarla bu oyunu oynayanlarla da...
Ama bağımsız adaylık meselesi farklı. Orada kendin gibi düşünenlerle değil, farklı düşünenlerin seslerini meclise taşıma olanağı var. Bir tür uzlaşma. Uzlaşma aynı şeyleri düşünmek değildir. Uzlaşma “pratik” bir iş yapmak üzere birlikte yola çıkmaktır. Ben çok iyi biliyorum ki Şehbal gibi diğer bağımsız adayların da birbirinden farklılıkları özgünlükleri var. Benim gibi onları destekleyenlerin de öyle. Bizler bir düşünceyi değil bir tavrı, bir tutumu, bir yöntemi, ne kadar kısıtlama olursa olsun, onları aşarak “meclis” denen yerde ifade edilmesinin yollarından birisi olduğu için bu katkı ve desteği yapmaya soyunduk. Bunun için genç arkadaşlarım, üniversite öğrencileri yalnızca bir pankartta yazan sözleri duyurmak üzere mecliste bir pankart açmışlardı ve onlara neredeyse ömür boyu sayılacak cezalar kesilmişti. İşte en azından o cezalara maruz kalmadan o farklı düşüncelerin mecliste ifade edilebilmesi için Şehbal’ler kendilerini, emeklerini, akıllarını, duygularını ortaya koyarak bu işe soyundular. Onları yalnızca onlara oy atacak olanlara değil, tüm topluma, hatta dünyaya anlatmak da bizlerin görevi.
Bunun yollarından birisi ona kulak vermek.
Ben de yanında, yakınında olduğum için sevgili Şehbal’e kulak verdim ve bazı sorular sordum. Yanıtlarını da sizlerle bu haftaki “biamag” yazımda paylaşıyorum:

Sevgili Şehbal bu iş nereden aklına geldi? Neden bu işe soyundun.
Aslında az önce de sen söyledin. Derdimiz bir ve aynı. Bazen belirli koşullar, insanları bazı işlere soyunmasına neden olur. O “tarihsel görev” denen şey de budur. Ben de bir anda bunu yapmanın hem kendi, hem de toplumsal tarihimiz açısından bir zorunluluk olarak gördüm. Gençlik, hatta çocukluk diyebileceğim yaşlardan itibaren politik yaşamın içinde oldum. Politikayı sokaklarda, gündelik hayatın içinde yapmayı yeğledim genellikle. Öyle teorik laflar etmeyi, akademik bilimsel çözümlemeler yapmayı, kocaman cümleler kurmayı sevmedim, sevemedim hiç. Belki de bu nedenle sinema ile uğraşmaya başladım. Sinema öyle bir şey kurgusal filmlerde bile o sırada birşeyler katılır o çekilen filme. Aslında filmi de “gerçek ve inanılır” yapan da onlardır. Belgesel de bu daha doğrudandır ve fazladır. Onun için belgesele yöneldim. Fikirlerimi, görüşlerimi toplum ile bağını koparmayan belgesel sinema alanında söz söyleyerek iletmeye çalıştım.

Ama yalnızca bir aktarıcılık değil yaptığın?
Evet öyle. Aktaracağımı kendime biçtiğim sorumluluk, yılların verdiği birikimle seçiyorum. Sokakların sesi çok önemli. Sokaktaki evdeki kadının ne dediği, nasıl dediği çok önemli. Emeğin o gücünün son kertesine geldiğinde akşam eve ekmek götürmek için zorlanırken ne dediği, nasıl dediği çok önemli. Ancak dikkât verince işitebildiğimiz, doğanın sesi, doğadaki canlıların, cansızların sesi çok önemli. Paşa’yı tanıyorsun. Bizim çocuğumuz, canımız, bir parçamız, onun kızınca hırlaması, sevinince mırıldanması, sevilmek isteyince çıkardığı ses çok önemli. İşte ben tüm bu sesleri, bu seslerin normal yollardan ulaşamadığı meclise ulaştırmak için bu işe soyundum. Yasalar, yönetmelikler, resmi metinlerde ne yazık ki bu sesler yer almıyor. En azından meclis zabıtlarıyla da olsa bu sesleri oraya taşımak, bu seslerin sözcüsü olmak. Doğrunun yalnızca kendi doğrularımız olmadığını anlayarak, başkalarının da gerçeklerini, doğrularını oraya taşımak çok önemli. Daha da önemlisi bunun taşınabildiğini göstermek de.

Bu büyük bir sorumluluk ama..
Eğer görmüşsek, fark etmişsek sorumluluklarımızdan kaçamayız. Gerçeklerden kaçamayız. Bizi rahatsız eder. O rahatsızlık bizi “biz” olmaktan çıkarır. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Bak sistem tüm söylemlerinde “biz” diyor. Ama onun biz dediğinin içinde aslında “biz” yokuz. Toplumsal ön yargılarla ötekileştirilenler yok. Sırf farklı olduğu için bir biçimde damgalananlar yok. Azınlıklar yok, göçmenler yok. Din-dil etnik kimlik farklılıkları nedeniyle nefret söylemi kurbanı olanlar orada yok. Onlar olmayınca onların sesleri de orada yok. O “biz”in içinde bunların hiç biri yok Eğer ben oraya gidebilirsem -ki bunun gerçekleşeceğinden hiçbir kuşkum yok- onların seslerini o meclis duyacak, o meclistekiler duyacak. Ülke, dünya duyacak. Ama biliyor musun en çok da o seslerin sahipleri, kendi seslerinin orada dillendirildiğini duyacaklar. Yapmaya soyunduğum iş bu.

Sen o seslere yabancı değilsin aslında, ben bunu çok iyi biliyorum belgesellerinden.
Zaten bu sorumluluğu hissettiğim anlar aslında o çektiğim belgesellerin kurguları için makine başına oturduğum anlardır. O sesler benim için o zaman gerçek olur. Onları izleyenler algıladığı anladığı zaman gerçek olur. Ama biliyor musun o mecliste bir belgesel asla izlenmemiştir. Belki ben oraya gidince, 20 dakika konuşma hakkımın bir on dakikasını o sesleri birinci elden ve ağızdan duyurma olanağı bulacağım. Bu bir belgeselci, sinemacı olarak beni çok heyecanlandırıyor. Bu heyecanı pek çok kişinin fark ettiğini hissediyor, onların güçlerinin ve desteklerimin ardımda olduğunu düşünüyorum.

Bir de kadın meselen var senin... Bu işe soyunmanın bir nedeni de o değil mi?
En can alıcı noktalardan birisi bu aslında. Bu ülkede biz kadınlar “artık yeter” diyorsak var olan alanlar içinde parlamentodaki temsiliyetlerimizi de talep etmeliyiz. Dolaylı değil, doğrudan. Ne söylendiği değil, nasıl söylendiği de önemli. Dil önemli dil. Sorunlar erkek dili ile söylendiğinde farklı, kadın bakış açısı ile söylendiğinde farklı algılar, farklı sonuçlar çıkıyor. Ben belgesel çekerken bunu çok net fark ediyorum. Aynı cümleyi bir kadın söylüyor, bir de erkek. İkisinin de kastettiği, söylenenden algılanan farklı. Burası çok önemli. Kadını ancak kadın anlatabilir. Kadının sorununu ancak kadın anlatabilir. Bir soruna kadının bakışını da ancak kadın anlatabilir. Bu ülkenin insanının yarısı kadın. Bu ülkenin temsil edildiği meclisin de yarısının kadın olması gerekli.

Muğla’dan sen seçilmezsen altı erkek gidecek ama?
Doğru bunu vurguluyoruz seçim kampanyamız sırasında. Diğer partilerde de kadın adaylar var. Ama seçilme olasılıkları olmayan sıralara konulmuş. Eğer sadece partilerin adayları seçilirse, buradan altı erkek gidecek. Görüş, düşünce, inanç ve yapacakları konusunda hiçbir olumsuz düşünce taşımıyorum. Ama onlar erkek ve meclise Muğla’dan “altı erkek” gidecek. Ama Muğla’nın yarısı kadın. Onlara güveniyorum. Onlar Muğla’dan en azından bir “kadın”ı meclise gönderecekler. Belki anımsarsın, ilk kadın vali Muğla valisiydi. Türküsü var, “Hakime hanım” diye, ilk kadın hakimlerden birisi bu yörede görev yaptı. Bu kentten şimdiye kadar meclise iki kadın milletvekili gitmiş; 23 dönemde “iki” milletvekili. İlki 1969-1973 döneminde Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir ziraat mühendisi olan sayın Mualla Akarca. Milaslı. Sonra da 1996-1999 döneminde az önce söz ettiğim ilk kadın Muğla Valisi olan Sayın Lale Aytaman Anavatan Partisi’nden seçilmiş. Başka örnek yok. Seçilen ilk bağımsız aday ben olacağım, eğer Muğla’lı kadınlar beni desteklerse. Böylelikle bizim adımıza yani kadınlar adına yetki kullanıcıların elinden o yetkilendirme temsiliyetini alabileceğiz.

Bir tür “devrim” olacak yani?
Bu sözcükle neyi kastettiğini bilmiyorum ama kadınlar olarak, kadınları dikkâte almayan politikaları yerinde teşhir, o politikaların ikiyüzlülüğünü yerinde sorgulama ve dayanışmayı o çok değerli dokunulmaz parlamenter koltuklarından alıp sokağı parlamentoya taşımak için bu yola girdim ve kadınların sayesinde bu dediklerimi gerçekleştireceğim.
Ayrıca biz kadınlar her yerde ve her alanda varsak parlamentoda da olma talebini gündeme getirmeliyiz. Bildiğiniz gibi son dönem Muğla'ya damgasını vuran Fethiye’deki tecavüz davası hepimizi çok sarstı. Nedeni ne olursa olsun, bir kadının çığlığı, bir kadının acısı, bir kadının el uzatışı, bir kadının savaşa kurban verdiği oğlu ya da kızından gelen kalp sızısı, biz kadınları bir araya getirip sorgusuz sualsiz dayanışmaya götürüyorsa, sırf kadın olmak bunları anlamamızı sağlıyorsa, bu dayanışma duygusundan gelen güç, o değeri tartışılamaz varoluş olgusu parlamentoda da vurgulanmalı.

Peki bu bağlamda kadınlara somut mesajın ne?
Ben tüm kadınları, parlamentodaki alanlarına sahip çıkmaya davet ediyorum. Bize ait olanları geri almadan politikaların içeriğini değiştiremeyiz. Bu dünyanın yarısıyız söylemi artık pek bir şey ifade etmiyor, zira ana sorunsal dünyanın yarısı bile olduğumuzda bize yaşatılan kimlik bilgilerinin ve o bilgilerde saklı erk'ek olma halleridir. Sistemi her biçimde sorgulayabiliriz ama var olan sorgulayışı kadının sorgulayışıyla buluşturamadığımızda eksik ve güdük kalmak kaçınılmazdır. Demokrasi denilen kavram insanın kadın cinsini kapsamıyorsa ne kadar derinlikli olabilir. Demokrasiyi salt kendi varoluşlarımız için değil tüm yaşayan unsurları da kapsayacak biçimiyle dillendirebiliyorsak işte o zaman paylaşımdaki eşitlikten bahsedebiliriz. Tam da bu yüzden politikaların erk'ek olma hallerine itirazla donatılmış demokrasi talepleri daha kapsayıcı olacaktır.

Az önce de sen söyledin, ben de başka “kadın” örneler verebilirim. Bu dünyadan bir Margaret Thatcher, bir C. Rice, ve bizden de bir Tansu Çiller geçti. Seni onlardan farklı kılan ne?
Bu kadınlar, kararları, tutum ve davranışlarıyla erkeklerden daha erkek olmayı yeğledi. Sanırım mesele kadın dilinin üslubunun taşınması meselesi… Kimler için çalıştığınız, kimler adına politika yaptığınız meselesi. Ve maalesef ülkemizdeki hiçbir siyasi parti -bu konuda BDP'yi ayrı tutmak durumundayım- kadınları gerçekten inanarak listeye almıyor. Türkiye'de ve dünyada yükselen kadın hareketinin dayatmasıyla zorunlu olarak listelerine koyuyorlar. Liste sıralamasına baktığınızda bunu anlamamak mümkün değil. Kadın aday var mı, var. Haydi o zaman oylar bize... Yani bir çeşit oy garantisi olarak -arka sıralarda da olsa-vitrindeler. Zaten sermaye partilerinden meclise girseler ne olacak, gerçekten kadın sorunlarına veya nükleere veya eşit vatandaşlığa dair çözüm önerilerini kendi partilerine dayatabilecekler mi?

Sen bağımsız adaysın ama BDP’nin desteklediği bloğun içinde yer alan bir bağımsız adaysın. Bunu nasıl gerekçelendiriyor ve nasıl anlatıyorsun?
Türkiye’de kuruluş anından hemen sonra gündeme gelen bir “hukuksuzluk” var. Bu coğrafyanın bir bölüm insanı, kuruluş anında yapılan “sözleşme”ye aykırı olarak,kuruluştan 3-4 yıl sonra yok sayılmış. Yaklaşık 85 yıldır sürüyor bu hukuksuzluk. Biri diğerini altına imza koyduğu metinleri, sözleşmeleri inkâr ederek yok saymış. İnkâr ile yetinmemiş, imhaya yönelmiş, kalanları da asimilasyon yoluyla yok etmeye çalışmıştır. 88 yıllık cumhuriyetin 85 yılı acıyla, kanla, gözyaşıyla ve zulümle doludur. Güneş balçıkla sıvanmaz, mızrak çuvala girmez, bu gerçeği de sonsuza kadar gizlemek olanaksızdır. Önce Ermeniler katledildi, sonra Rumlar, Süryaniler topraklarından sürüldü, diğer halklar kimliklerinden kimliklerinden szö edemez hâle geldi. Kalan Kürtlere ise özellikle son 35 yıldır yapılmadık eziyet kalmadı. Bunların hepsini yaşadık. Maddi manevi çok büyük bedeller ödedik. Yalnız bir kesim, yani Kürtler ödemedi, Türkler de ödedi. Can olarak ödendi bu bedel, emek olarak ödendi, para olarak ödendi. Bu ülke dünyanın 17. büyük ekonomisi, ama her doğan bebek 400 dolar borçla doğuyor bu ülkede. Neden bu politikaların sonucu. Bir canlı, bir insan her an varlığını kanıtlamak zorunda bırakılır mı? Türkiye’de Kürtler 85 yıldır “ne yaşar ne yaşamaz”ı yaşadılar. Artık bunu yaşamak istemiyorlar. Artık bunu yaşamak istemiyoruz. Barış gelmeli. Barışın gelmesi için yalnız Kürtlerin “barış” istemesi yetmez. Türklerin de yalnız sıcak evlerinde, masalarının başında, bilgisayarın klavyesine yazdıkları sözcüklerin hepsinin “barış” olması yetmez. Barış ancak barışçıl mücadele ile varolacaktır. Ben bir kadın olarak, bir sanatçı olarak, nihayet bir insan olarak barış istiyorum. Bu yüzden barışı en çok isteyenlerle, onun için en çok mücadele verenlerle, en çok bedel ödeyenlerle birlikte olmamdan doğal bir şey olamaz. Bu kendine aydınım, insanım diyen herkesin görevi. Ben bu görevi bu süreçte onlarla el birliği, yürek birliği, gönül birliği, duygu birliği ederek gerçekleştirmek istiyorum. Başkalarının acısını kendi acımız gibi yürekten yaşamadığımız için böyle bir süreç yaşadık, yaşıyoruz. Buna “dur” dememiz gerekiyor. Ben de bunu demek için bu birlikteliği istedim ve beraber hareket ediyorum. BDP’nin taleplerinin bu coğrafyada yaşayan herkesin talebi olduğunu düşündüğüm için birlite hareket ediyorum.

Ama bir yandan da “bağımsız”sın?
Bu da en önemli ve bir o kadar da “keyifli” noktalardan birisi. Ben yaşamım boyunca emir komuta içinde davranmadım. Emirlere hep itiraz ettim. Konuşurken emir kipi kullanmayı yeğliyorum. Bu noktada ağımsız aday olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hesap vereceğim hiçbir üst makam yok. Hesap vereceğiniz yegâne yer, vicdanınız, geceleri başınızı koyduğunuz yastık ya da aynadaki suretiniz. Yastığa başımı koyduğumda, iç rahatlığıyla kendime hesap verebildiğimde, ya da aynada kendi gözlerimin içine korkmadan, çekinmeden bakabildiğimde yapmam gerekenleri yaptığımı düşünüyorum. Bundan büyük mutluluk yok.


Çok uzadı biliyorum ama bir de “doğa”, “çevre” ve “yeşil” yanınız var? Bu da sanırım önemli?

Evet. Bu ülkede yalnızca politik alanda “aptalca” şeyler yapılmadı, yapılmıyor. Gelişeceğiz, modernleşeceğiz, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacağız derken aslında çocuklarımızdan, torunlarımızdan, geleceğimizden ödünç aldığımız bir doğayı da katlettik. Ben her gün kahroluyorum; yapılanları görünce, planlananları duyunca. Yaşamı varedemeyenler, yaşamı yaratamayanlar yaşamı bilemezler. Kadınlar yaratır. Bunun için üstündür, farklıdır. Doğaya, canlıya, hatta cansıza bile kıyamaz. Bilir ki o yaşamdır, yaşam odur. Her şey yolunda olsa, hiçbir politik sorunumuz olmasa, tümüyle barış içinde yaşasak bileçok önemli bir sorunumuz var: Doğanın her gün tahrip olması, yok olması. “Kalkınma” diyerek, “gelişme” diyerek buna neden olduk. Kafamızı kaldırıp baktığımızda üzerinde yaşadığımız dünyanın er gün yok olduğunu, birileri tarafından, kâr için, çıkar için yok edildiğini görüyoruz. Bunu da göstermek, söylemek, insanların karar alırken bunun farkına varmasını sağlama önemli. Onun için HES’lere, nükleer santrallere, otoyollara, yeni köprülere, toprağın bileşimini, doğanın dengesini bozan, yaşamı bozan her şeyi fark etmek ve fark ettirmek hepimizin görevi. Gerçekçi çözüm ve seçenekleri ifade ve talep etmek için de mecliste olmak gerekli. Meclis sadece, madencilere, müteahhitlere, yapsatçılara kalmamalı. Mecliste doğanın da sesi duyulmalı.

Başka söyleyecekleriniz de olmalı ama sizi yorduk. Burada bir “es” verelim ve size teşekkür ederek, kolaylıklar dileyelim.
Ben de sana teşekkür ederim sevgili Mustafa, desteğin ve varlığın benim, bizim için çok önemli. Bianet’e de senin şahsında teşekkür ediyorum. Gerçeğin sesi ve hak haberciliğinin odağı olduğu için. Sağol.

Mustafa SÜTLAŞ
27.04.2011
Dirmil (Gökçebel)
Yalıkavak-Bodrum


(Bu röportaj Bianet Haber sitesinde kısaltılmış şekliyle 30.04.2011 tarihinde yayınlanmıştır. )

27 Nisan 2011 Çarşamba

"Bu acı hepimizin..."



24 Nisan 1915 İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'la birlikte Demokratik Düşünce Platformu aktivistlerinin öncülüğünde düzenlenen bir etkinlikle Bodrum'da da anıldı.

"Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De!" girişimi 24 Nisan 1915'te başlayıp, ardından gelen günlerde yaygınlaşarak yaşanan acıyı ve Ermeni'lere yönelik soykırımı protesto etmek, acıyı paylaşmak için İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'da düzenlediği etkinlik aynı anda Bodrum'da da gerçekleştirildi.

Bodrumlular yarım saat öncesinden başlayarak Bodrum Belediyesi'nin önünde toplandılar. Tüm anma yerlerinde açılan üzerinde Türkçe, Ermenice, Kürtçe, Fransızca ve İngilizce olarak "Bu acı hepimizin" yazan ortak pankart açıldı.

Platformun üyelerinden ve bu etkinliği düzenleyen grubun içinde yer alan Adayımız, Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu Bağımsız Muğla Adayı Şehbal Şenyurt Arınlı da oradaydı.

Bu günden ve 96 yıl önce yaşananlardan haberdar olan sayıları yüz kadar duyarlı aktivist hep birlikte pankartın arkasında yer aldılar. Platform sözcülerinden Ayla İşler Tsekka beş yerde de okunan "ortak basın bildirisini okudu. Bildiri tamamlandığında onun yanındaki katılımcılardan altısı tarafından, 24 Nisan 1915'de Haydarpaşa'dan yola çıkanlardan ve bir daha geri dönmeyen yüzlerce, binlerce, İstanbul ve Anadolu Ermenisi'nden "onikisi"nin adları sayıldı.

Daha sonra anmaya katılanlar, derinden gelen duduk sesi eşliğinde herkes önce ellerindeki kırmızı karanfillerle, gelincikleri teker teker siyah pankartın üzerine bıraktılar. Sonra mumlar yakıldı, sessizce. Katılımcılar sessizce yere çöküp düşündüler ve "Hepimizin acısı" dedikleri acıyı paylaştılar sessizce!

Bağımsız Muğla Milletvekili adayı ve "bu acı hepimizin" anma etkinliğinin ilk çağırıcılarından Arınlı, anma sırasında, "Ülkemizde yaşanan katliamlar bugüne kadar geldi ve devam ediyor. Artık bunlar yaşanmasın, yaşananlar ise konuşulsun, tartışılsın, sorgulansın ki bir daha bu acılar yaşanmasın" dedi.

24 Nisan 2011 Pazar

"Bu acı hepimizin..."


Muğla Bağımsız Kadın Milletvekili Adayı Sanatçı Şehbal Şenyurt ARINLI 24 Nisan Pazar (bugün) günü saat 17.00'de, çağırıcılarından birisi olduğu, Bodrum'da yapılacak 24 Nisan Basın Açıklaması'na katılacak.

Çağrı: Bu gün 24 Nisan, bu gün kendine "insanım" diyenlerin kara günü... Bu gün günahlarımıza ağlıyoruz. Ermeni arkadaşlarımızın dedelerinin laneti daha da derinleşmeden, bize hesap sormadan yüzleşmeliyiz o büyük felaketin ketum duvarı ile... Bu gün saat 17.00'de Belediye Meydanında biz yüzleşeceğiz, İstanbul yüzleşecek, İzmir yüzleşecek, Diyarbakır, Ankara yüzleşecek... Yüzleştikçe daha "insan" olacağız!

23 Nisan 2011 Cumartesi

Hep birlikte net tavrımızı koyduk...


YSK'NIN KARARLARINA VE YAŞANAN SÜRECE DAİR:

Merhaba Arkadaşlar,

Biliyorsunuz, bu ülkede ne zaman toplumsal barıştan yana bir çözüm umudu doğsa karmaşadan, şiddetten beslenen güçler harekete geçer. Çözüm yollarını tıkamak için ellerinden geleni yaparlar. Bu kez de bu bildiğimiz oyun YSK eliyle sahneye konmuştur.

Ancak şiddet çığırtkanlığı yapan güçlerin göremediği, görmek istemediği Türkiye toplumunun değiştiği gerçeğidir. Artık bu toplum, güç birliği yapmıştır. Sorunlarını meşru zeminde, barıştan yana çözmeye kararlıdır.

Bizler, Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloğu adayları ve adaylarına sahip çıkan halk, hep birlikte net tavrımızı koyduk ve bir badireyi daha atlattık.

Bu süreçte arkadaşımız, kardeşimiz, sevgili Halil İbrahim Oruç'u yitirdik. Acımız büyük!

Onlarca yaralı, yüzlerce gözaltı, binlerce hasar kaldı geride!

88 yıllık statükonun, elitler hukukunun bu ülkenin emekçileri, yok sayılan ezici çoğunluğu için ne yazık ki kör olduğunu biliyoruz. Türkiye halkları bu hukuku değişmek zorundadır ve değiştirecektir.

YSK'nın geri adımı bu güçler birliğinin kuvvetini ve direncini, yaşamın statükoya üstünlüğünü ortaya koymuş, bir çok kişinin belirttiği gibi "sokaklar meydanlar bir kez daha gücünü göstermiştir."

12 Haziran'da da yine böyle olacağını düşünüyor, bu gücün hep arkamızda olduğunun bilinciyle ve yitirdiklerimizin de acısını yüreklerimizde taşıyarak, bu sürece katkı koyan herkese teşekkür ediyorum.

Şehbal Şenyurt
Emek, Demokrasi ve Özgürlükler Bloğu
Muğla Bağımısız Milletvekili Adayı

Muğla’nın Kadın Sesi Şehbal Şenyurt Datça’da

Muğla Bağımsız Kadın Milletvekili Adayı Sanatçı Şehbal Şenyurt 23 Nisan Cumartesi (bugün) günü saat 14.00'de Datça'da, bu ilçemiz ve beldelerindeki kampanya çalışmalarını organize etmek üzere bir toplantı gerçekleştirecek.

Adayımızın Datça ve çevresinde gerçekleştireceği seçim çalışmaları ve kampanyasında görev almak ve destek vermek isteyen Datça'lıları toplantımıza katılmaya çağırıyoruz.

Adayımızın dün Milas, Ortaca, Akyaka ve Marmaris'te yaptığı temaslarda, içten ve yoğun ilgi ile destek için tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, çabalarının devamını diliyoruz.


BİZİ İZLEMEYE DEVAM ETMENİZİ DİLİYORUZ...

21 Nisan 2011 Perşembe

Muğla’nın Kadın Sesi Şehbal Şenyurt Marmaris’te


Muğla Bağımsız Kadın Milletvekili Adayı Sanatçı Şehbal Şenyurt 22 Nisan Cuma günü saat 21.00 de Marmaris Kültür Merkezi‘nde kendi geleceğini kendi yönlendirmek, yönetilmek yerine birlikte yönetmek isteyen bireylerle tanışmak için düzenlenen “Kadın ve Politika” toplantısına tüm Marmarislileri davet ediyor.

Muğla Bağımsız Kadın Milletvekili Adayı, Şehbal Şenyurt Arınlı'nın çağrı mesajı şöyle:

"Siyasette Kadın farkının hayatı olumlu yönde nasıl etkileyeceğini, sürdürülebilir insanca yaşamı nasıl renklendirerek anlamlı kılacağını, doğa çevre ve tüm canlılarla barış ve huzur içinde nasıl yaşanabileceğinin yollarını anlatan bu toplantıya gelerek, önerilerinizle ortak hedefimize ulaşma konusunda, sizin de katkı koymanızı diler, sağlık ve esenlik dolu günler dileriz. Saygılarımla, Sevgilerimle"

19 Nisan 2011 Salı

Adayımız Haber Türk Televizyonu'na Konuk


Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu Muğla Bağımsız Adayımız Sevgili Şehbal Şenyurt Arınlı bugün saat 13:30'da HaberTürk televizyonunda "Gün ortası" adlı haber programa konuk oldu.
Programın sunucusu Didem Yılmaz'ın YSK'nın son kararına ilişkin sorduğu soruyu, kararın "barış"a karşı olduğunu vurgulayan adayımız, Türkiye'nin gündeminde olan Anayasa'nın yapılması sürecinde "başta ötekileştirilenler ve sesi az çıkanlar olmak üzere tüm kesimlerin seslerini, görüş ve düşüncelerini meclise taşımayı hedeflediğini söyledi.
Kendisini bir "dünya vatandaşı" olarak tanımlayan adayımız tüm canlıları merkeze alan "yeşil" politikaları savunacağını, kadına yönelik ayrımcılığın önlenmesi ve kadın haklarının gerçekleşmesi için uğraşacağını belirtti.
En büyük vurguyu önümüzdeki dönemde kalıcı barışın sağlanması gerektiği konusuna yapan Arınlı, BDP'nin barışa yönelik tutumunun ne olacağına ilişkin soruya ise yumuşak koltuklarda oturarak barışı savunmanın kolay olduğunu, ancak BDP'lilerin sürekli yaşadıkları "baskı ve zor altında" bunu savunmaya ve gerçekleştirmeye çalıştığını söyleyerek yanıt verdi.
Demokrasinin herkes için var ve geçerli olması gerektiğini belirten adayımız, istekleri ve gerçekleştireceklerinin yalnızca Kürtler için değil, Türkiye'de yaşayan herkesin isteği olduğunu söyleyerek sözlerini bitirdi.

14 Nisan 2011 Perşembe

...artık yan yana değil iç içeyiz.

Sevgili Arkadaşlar,

Bu buluşmada aranızda olamadığım için çok üzgünüm. Elbette daha sık buluşacağız, bir araya gelip görüşlerimizi, yaşam biçimlerimizi paylaşmak için çok fırsatımız olacak….

Önümüzdeki seçim süreci oldukça kısa ve hızla akıp gidecek.
Ama bilmenizi isterim ki, bu buluşma, bu kaynaşma seçim süreci ile sınırlı kalmayacak.
Birbirimizi anlamaya çalışarak, farklılıklarımızı, değerlerimizi tanımaya çalışarak, zorlu bir süreç geçireceğiz. Bu süreç içinde göreceğiz ki, artık yan yana değil iç içeyiz.
Görüntüde değil, sözde değil; sahici ve kalıcı bir bütünleşmenin örneğini biz buradan, Muğla’dan, bütün Türkiye’ye göstereceğiz.

İnsan haklarından, doğadaki tüm canlıların haklarına saygı, bizim mücadele alanımız.

Kürt halkı üzerinde yıllardır yaşatılan göçlerle, dillerine vurulan kilitlerle, iradelerimiz önüne konulan engellerle, tutuklamalar, ölümlerle yaşanan acıların süzgecinden geçerek gelen bu haklı mücadeleyi sevginin, anlayışın ve barışın diliyle yürüteceğiz. Türkiye sorunlarından elbette birincisi olan Kürt sorununun barışçıl çözümü için Kürt ve Türk halklarının önündeki engelleri birer birer yıkacak ve kardeşliğin yolunu birlikte açacağız.

Ben kadınım. Vekil adayınız olarak beni, bir kadını seçtiniz.
Ve bu süreçte sorunlarımızı, çözüm önerilerimizi, kadınların dünyayla baş etme yöntemleriyle dile getireceğiz.

Sistemin emeklerimizi hoyratça sömürmesinden, doğamızın, yaşam alanlarımızın geri dönüşsüz tahribine, bireysel kolektif haklarımızın yok sayılmasına kadar her koldan üzerimize yürüyen baskılarına, şiddetine rağmen bizler nefret söylemini bertaraf edip barışın dilini kullanacağız.

Sizlerden, bu seçim süresince neler yapılması gerektiğine, sizlerin neler yapabileceğinize dair yaratıcı fikirlerinizi özgürce, kendinizi rahat hissederek ifade etmenizi rica ediyorum. Bütün fikirleri dinleyeceğiz. Çalışmalarımızda kendi ifadelerinizi de bulacaksınız.

Hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Muğla ilimizde de var olduğumuzu geri dönülmez bir şekilde vurgulamak zorundayız. Bu ülkede kalıcı barış talep ettiğimizi, söylem ve davranışlarımızla vurgulayacağız… Ve tabi ki bu söylemlerimizin yerine ulaştığının somut göstergesi olacak oylarımızla ‘’biz de buradayız, Muğla’da da varız diyeceğiz.
Mahalle mahalle, ev ev sözlerimizi söyleyeceğiz. İnsan, birey, doğa odaklı sahici, kalıcı çözüm önerilerinin bizde olduğunu tüm Türkiye’ye göstereceğiz.

Yolumuz açık olsun arkadaşlar.
En kısa zamanda görüşmek dileğiyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum..

Ji we hemuyan re slav u réz.
Bıji Aşti…Bıji Bıratiya Gela…
Yaşasın Barış…Yaşasın Halkların Kardeşliği..


Şehbal Şenyurt Arınlı
Emek,
Özgürlük ve Demokrasi Bloğu
Milletvekili Adayınız.
Amed, 15.Nisan.2010

Bugünümüzü, yarınlarımızı kendimiz yöneteceğiz!


Sevgili Arkadaşlar,
Muğla ilinde Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloğu'nun desteklediği bağımsız milletvekili adayıyım.
Adaylığımı destekleyen siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine, bireysel desteklerini ifade eden herkese bana gösterdikleri güven için teşekkür ederim.
Muğla ilinde yaşayan farklı hassasiyetleri olanlar da dahil çok geniş bir kesimin BAĞIMSIZ adayı olarak, Muğla’nın ÖZGÜR SESİ’ni meclise taşımak istiyorum.
Türkiye alternatifsiz değildir. Ne dini temeller üzerinden politika yapanlara, ne de ırkçı politikalara mahkumuz. Bizler her dilden, her inançtan sol-demokratlar; emekten, özgürlüklerden, kalıcı barıştan yana olan güçlerimizi birleştirdik. Emek, Demokrasi ve Özgürlükler Bloğunu oluşturduk. Geldiğimiz bu aşamada dünden daha umutlu, daha kararlıyız.
Daha önce liderlerin iki dudağı arasında belirlenerek seçilenler, Muğlanın sesini meclise değil, partilerinin sesini Muğla’ya taşıdılar.
Muğlalıları vekaletlerini geri almaya çağırıyorum.

Ne için oy veriyoruz?

Barış için, dayanışma için, özgür yaşam için, farklılıklarımıza alan sunmak için, nefes alabilmek, yaşayabilmek için!
Peki şimdiye kadar böyle mi oldu?
Hayır!

Artık, Muğla ‘kıyıları vermeyeceğiz’ söyleminden öteye bir anlam taşımalı! Söylenenler sözde kalmasın; yaşama geçsin diye adayım.
Kadınım. Varım. Hep vardım. Ama artık vereceğiniz temsiliyet hakkını sizlerle birlikte ve sizin için meclise taşıyacağım.
Devleti değil, bireyi ve tüm canlı haklarını temel alan bireyin yanı sıra doğadaki tüm canlıları gözeten sivil bir anayasa istiyoruz.
Bu ülkede –kültürel/etnik kimliğiyle, diniyle, diliyle, özel yaşamındaki tercihleriyle- farklı olan bütün bireylerin ‘anayasal vatandaşlık’ statüsünün teyidini istiyoruz.
Ana dillerimizde eğitim istiyoruz.
Söylemini dayatılan resmi ideolojilerin dışında kurduğu için kimsenin tutuklanmasını istemiyoruz. Yasalarda olan anadilde savunma hakkını uygulamalarda da görmek istiyoruz.
Düşüncelerini ifade ettiği için tek bir kişinin bile mahkeme mahkeme dolaşmasını istemiyoruz.
Her bölgenin birbirinden farklı yaşam biçimlerine saygı gösterilmesini; Muğla’da da yerel yönetimlerin güçlendirilmesini; demokratik özerkliğin inşa edilmesini istiyoruz.
Farklıyız, Anti-militaristiz, vicdani redciyiz diye vatan haini ilan edilmek istemiyoruz.
Azınlığız diye ‘yabancı’ ilan edilmek istemiyoruz.
Kadınız diye cinsel obje olarak algılanmak, tacize, tecavüze uğramak, şiddet görmek, öldürülmek istemiyoruz. Ev içi ve sermayenin kullandığı emeklerimizin karşılığını istiyoruz.
Bütün bunları ve daha çoğunu hem hukuki zeminde hem de uygulamalarda görmek istiyoruz.
Seçim barajı ve ekonomik ambargo ile bizi sıkıştırmak istedikleri köşelere sıkışmayacağız.
Ne Türkiye, ne de bu topraklarda yaşayan halklar sahipsiz değildir. Şimdi bu ülkenin gerçek sahiplerine, Muğla ilinin gerçek sahiplerine, oylarını, kendi seslerini meclise taşımak için kullanmaları çağrısı yapıyorum.

Alanlardayız, sözümüzü söyleyeceğiz.
Sandıktayız ve Mecliste olacağız…
Birlikte yeni bir hukuk oluşturacağız.
Birbirini dinlemenin, anlamanın, barışın dilini birlikte kuracağız.

Biz Halkız!
Bugünümüzü, yarınlarımızı kendimiz yöneteceğiz!

Şehbal Şenyurt
Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu
Muğla Bağımısız Milletvekili Adayı

Dirmil, 11.04.2011

13 Nisan 2011 Çarşamba

Muğla’dan aday gösterilmesini içtenlikle destekliyoruz.

BDP Seçim Komisyonu’na

Şehbal Şenyurt’a, Muğla’dan, sivil ve siyasi kişi ve çevreler tarafından yapılan, BDP bağımsız adayı olma önerisini isabetli buluyor ve 2011 Milletvekili Seçimleri için umut verici bir gelişme olarak görüyoruz.
Şehbal Şenyurt’u örnek kişiliği, belgesel sinemacı, ekolojist, çevre-doğa korumacı, feminist kimliğinin yanı sıra, 1 Şubat 1997’de başlatılan, “ Sürekli Aydınlık için 1 dakika Karanlık” eylemi, “Barış Girişimi” ve “Sivil Anayasa Girişimi”nde birlikte yaptığımız çalışmalardan da yakından tanıma fırsatı bulmuştuk. Azınlık haklarına ilişkin çalışmaları da Ermeni, Süryani, Rum, Çerkezler ve başka birçok çeşitli gruplarca bilinmektedir.
Türkiye’nin barış ve demokrasi sorunlarının başında gelen Kürt Sorununa ve çözüm yollarına yaklaşımının BDP’nin politikasıyla uyum içerisinde olduğunu yakından bilen insanlar olarak Şehbal Şenyurt’un, seçilme şansının da yüksek olduğu kanaatiyle, Muğla’dan aday gösterilmesini içtenlikle destekliyoruz.

Yüksel Selek, Ümit Şahin
Yeşiller Partisi Eşsözcüleri

Muğla seni seçip Meclise gönderirse Muğla kazanır.


Muğla’nın Bağımsız Milletvekili Adayı
Sevgili Şehbal Şenyurt,

Adaylığın kutlu olsun! Muğla’ya hayırlı, uğurlu olsun. Muğla seni seçip Meclise gönderirse Muğla kazanır.

Doğasıyla, deniziyle balığıyla, börtü böceğiyle, köpeği kedisiyle, çimeni çiceğiyle Muğla kazanır. Çünkü sen yaşam tarzınla gerçek bir ekolojistsin, doğa dostusun, hayvan dostusun.

Şehbal Şenyurt , seni seçip Ankaraya, Meclise gönderirsek, biz, Bodrum’a, Marmaris’e, Datça’ya, buralara sığınan büyük şehir kaçkınları,. sevdalısı olduğumuz bu eşsiz güzellikteki yerler kaçtığımız şehirlere benzemesin, diye ele ele verir çalışırız, biz kazanırız.

Karalısı adalısı Muğla’nın yerli halkı, Şehbal Şenyurt’u Ankara’ya yollarsa, sesi Meclise coşkuyla ulaşır, Muğlalı kazanır. Çünkü Şehbal Şenyurt bir coşku insanıdır, bir karınca gibi çalışkan, toprak gibi dosttur.

Muğla’da sanat kazanır, kültür kazanır. Meclis’te, Türkiye’de kadın kazanır.

Ülkede ezilen, ayrıma uğrayan herkesin sesi olur Şehbal Şenyurt.

Özgürlük, eşitlik, demokrasi kazanır.

Yolun açık olsun Şehbal Şenyurt! Sana sonuna kadar güveniyoruz, seni destekliyoruz.

Yüksel Selek
Yeşiller Partisi Eşsözcüsü

12 Nisan 2011 Salı

Şehbal Şenyurt Arınlı bir "fırsat"tır!..

BDP Genel Merkezi
Seçim Komisyonu Dikkatine


Seçim barajının devasa bir haksızlık olarak önümüzde durduğunu ve özgürlük-demokrasi mücadelesinin ulaştığı noktada BDP ve Demokrasi Bloğunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bodrum’da bir süreden beri sivil inisiyatif ve platform düzeyinde anlamlı bir dayanışmayla sessizce ve kendiliğinden oluşmuş demokrasi bloğu bileşenleri çeşitli eylemlere birlikte imza attık, yerelde ve ulusal basında sesimizi yükselttik ve hala birlikte düşünüp birlikte davranmaya devam ediyoruz.

2011 seçimlerine BDP’den bağımsız aday Şehbal Şenyurt’la katılmamız durumunda, Muğla ilinde (seçilme ihtimali dahil) en yüksek oyu alabileceğimize dair inancımızı sizlerle paylaşmak istedik.

Ulusal ve uluslararası çeşitli çalışmalarını yakından bildiğimiz Şehbal Şenyurt’un birikimi, sorun çözmedeki politik vizyon genişliği, samimi ve disiplinli çalışmalarıyla insanları etkileme yeteneğinin yanı sıra, Muğla’nın yapısı ve özellikleri göz önüne alındığında bu ilden bir ‘Kadın Aday’ olması da bu bölgede seçim çalışması yaparken şansımızı arttıracak bir faktör ve bunu bir fırsat olarak görüyoruz.
Kürtlerin, alevi ve Türk aydınların, kadınların, çevrecilerin, sol sosyalist parti ve kişilerin, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, gençlerin, azınlıkların desteklediği Şehbal Şenyurt’un etrafında yürütülecek seçim propaganda çalışmasını renkli, dirençli ve örnek bir demokrasi kampanyasına dönüştürmeyi hedefliyoruz.
Duygularımızı ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz.
İyi çalışmalar

Nimet Yardımcı
Bodrum Demokratik Düşünce Platformu katılımcısı

...Coşkuyla desteklediğimizi bildirmek isteriz.

Barış ve Demokrasi Partisi
Seçim Komisyonu,

Şehbal Şenyurt’un Muğla’dan Demokratik Blok adayı olarak gösterilmesini coşkuyla desteklediğimizi bildirmek isteriz.

Biz kadınlar, Mecliste sesimizin kuvvetle duyulmasını istiyoruz. Şehbal Şenyurt’un Muğla’da, İstanbul ve Türkiye’nin birçok yerinde gerek mesleki gerekse politik katkılarıyla kadın hareketinde önemli izleri olmuştur. Sorunlarımızın çözümünde Mecliste de büyük katkıları olacağını biliyoruz.

Bizce yaptığı diğer politik, demokratik çalışmalar kadar önemli diğer özelliği Türkiye’nin ilk kadın kameramanı olmasıdır. Kadınlara verdiği kamera ve sinema eğitimleri ile birçok kadının bu alanda da kendini ifade etmesine neden olmuştur.

Mütavazi ve duyarlı kişiliğiyle Muğla’da özellikle kadınları ve çok farklı kesimleri, bir araya getirebilecek en önemli isimlerden biri olduğunu belirtmek isteriz.

Şehbal Şenyurt’un BDP tarafından aday gösterilmesinin bu bölge insanlarınca Kürt kimliğinin ve taleplerinin kabullenilmesinde de önemli katkısı olacağını düşündüğümüzü bilmenizi isteriz.

Saygılarımızla,

Şener Macit – Figan Erozan
8 Mart Kadın Hareketi / Muğla

...çok değişik kesimlerin desteğini toplayabileceğine inanıyor, açık desteğimizi belirtiyoruz.

BDP Genel Merkez Seçim Komisyonu Başkanlığı
ANKARA
Partimizin Merkez Yönetim Kurulu sol güçlerin ortaklaştığı bağımsız adayların desteklenmesi kararı almış bulunmaktadır.
İlimizde yapılacak seçimlerde de Partimiz İl Örgütü konuya hem düşünsel katılımı nedeniyle hem de parti iç işleyişi gereği bu kararı benimsemektedir.
Bu bakımdan Bodrum ilçesinde ikamet eden “Şehbal Şenyurt’un” bağımsız aday adayı olmasını destekliyoruz. Kendisinin, demokratik anayasa, Kürt sorunundan, kadın, çevre, azınlık sorunlarına uzanan duyarlı, aktif kişiliğinin, daha birçok konuda temsil ağırlığı ile birlikte ilimiz sınırları içinde çok değişik kesimlerin desteğini toplayabileceğine inanıyor, açık desteğimizi belirtiyoruz.
Ayrıca BDDP (Bodrum Demokratik Düşünce Platformu) koordinasyon kurulu içindeki etkin katkılarının, belgesel sinema alanındaki yaratıcı çalışmalarının da bölgemizde takdirle karşılandığına tanıklığımızı partiniz aktivistlerinden de test edebileceğinize bu vesile ile vurgu yapmak istiyoruz.
Değerlendirmenizde partimiz il yönetiminin yukarıdaki görüşlerini dikkate alacağınızı umar, başarılarınızın devamını dileriz
EDP Muğla İl Örgütü

11 Nisan 2011 Pazartesi

Şehbal Şenyurt Bağımsız Adaylığını Açıkladı

Muğla’da, "Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloğu"nun desteklediği Şehbal Senyurt, İl Seçim Kurulu'na resmî başvuruda bulunarak bağımsız milletvekili adayı oldu.
Şenyurt’a başvurusu sırasında BDP, Sosyalist Demokrasi Partisi, Toplumsal Özgürlük Platformu, Sosyalist Parti, Devrimci İşçi Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Emek Partisi temsilcileri eşlik etti.

Şenyurt, yaptığı açıklamada Muğla’da yaşayan ve farklı hassasiyetleri olanlar da dahil çok geniş bir kesimin bağımsız adayı olduğunu söyledi.